Nefes aldığımız evrenin sonsuzluğunu paylaşıyoruz, ortağız. Yaşam belirtisine sahip canlıların döngüsü, işleyişi içinde en şımarık, en tutarsız, en acımasız olan bizleriz, insanlarız desek hiç de haksızlık etmiş olmayız. Paylaşamadık yer küreyi bir türlü, paylaşamadık denizleri, okyanusları hatta gökyüzünü. Silahlar icat ettik, savaşlara bahane ürettik yetmedi, ötekileştirdiklerimizi işkencesiz öldürmeyelim dedik işkence aletleri, işkence yöntemleri keşfettik.
Yahudi katliamı da bu kabul edilemezliğe dâhildir diğer tüm katliamlar gibi.
Anne Frank, ikinci dünya savaşı sırasında Nazi Almanyası tarafından Yahudilere sistematik bir biçimde yapılan soykırımın sembolü haline gelmiş bir kız çocuğudur.
1929 yılında Almanya da dünyaya gelen Anne Frank, annesi ve kız kardeşi ile 1933 yılında Hollanda’ ya göç etti, orada eğitim hayatına ve hayal kurmaya devam etti.
Öldükten sonra da yaşamak isteyen, yazar olmayı umut eden bir çocuk Anne Frank.
on üçüncü yaş gününde babası tarafından hediye edilen defter, Anne’nın Kitty adını koyduğu yol arkadaşı ve günlüğü olmuştu. Tarihe tanıklık eden, günümüze kadar gelen ve okunan bir günlük defteri.
1940 yılında Hollanda’ya gelen Nazi kuralları, Anne ve ailesinin iki yıl boyunca saklanarak yaşamalarına sebep oldu. Gizli ve kapalı bir odada her şeye rağmen, bir nefes fazlası için yaşamlarını sürdürmeye çalışmıştı Anne ve ailesi.
Anne, günlüğüne yazdı yazdı sürekli yazdı… Olan biten her şeyi insanların bilmesini istiyordu.
İki yılın sonunda ihbar edildiler ve insanın insana yaşattığı cehenneme, toplama kamplarına gönderildiler. Frank ailesinden hayatta kalan baba Otto Frank, Anne’nın hatıra defterinin yayınlanmasını sağladı.
Yaşı hep 16 olarak kalan Anne’nın hikâyesi, hayalleri, yaşadıkları, hissettikleri bugünlere kadar ulaştı. Savaşı en tarafsız, en saf haliyle anlatan Anne’nın kaleminden çıkanları okuduk, hissettik çünkü anlatıcı bir çocuktu ve hiçbir çıkar gözetmiyordu.