Müge Saut: “Rejisör artık bir trafik memuru değildir, oyuna duyuş, düşünüş, bakış açısını ve yorumunu katar.”*

“Anne Frank’ın Hatıra Defteri” daha önce de sahneye uyarlanmıştı. Ama sanırım hiçbir uyarlama Altkat Sanat Tiyatrosu’nun yaptığı kadar sıradışı ve çarpıcı değildi. Oyunun yönetmeni Müge Saut ile “Anne Frank’ın Hatıra Defteri” uyarlaması üzerine konuştuk…

Anne Frank’ın Hatıra Defteri”ni daha önce de sahnede izledik. Sizi bu eseri uyarlamaya iten nedenler nelerdir?

Anne Frank’ın Hatıra Defteri’ni sahneye yeniden taşımak istediğimizde bugün içinde yaşadığımız topluma bakmaktan başka çaremiz yoktu. Bizim hikâyemiz on beş yaşında bir çocuğun kalbinden dökülenleri, gerçekleri ve savaş olgusunun insanda bıraktığı derin izleri gözler önüne serer. Günümüzde yaşanan baskı ve sıkışmanın içerisinde kaybolmuş, gerçeklik algısı dağılmış çıkışsız bireyi temsil eder. Anne Frank iki yıl boyunca bir çatı katında saklanırken, günümüz insanlığı da derin bir karanlık ve yalnızlığın içerisinde sıkışmış ve hapsolmuş bir şekilde yaşamaktadır. Anne Frank kendini gerçek bir canlı-insan olarak duyumsamak istediğini söylerken bizler de “gerçek ve insan nedir?” sorusunu sormakla yükümlü hissettik. Uyarlama yaparken o eserin ana düşüncesini bozmadan dilediğiniz gibi sahneye aktarabilirsiniz. Rejisör bir trafik memuru olmaktan çıkalı uzun zaman oldu ve o duyuş düşünüş, bakış açısını, yorumunu katacaktır. Gerek sahneleme gerek oyunculuk bakımından arayıştır. Bunu, tiyatro sanatı bakımından önemli bir şey olarak görüyorum.

Oyunu yaratırken sizleri neler etkiledi? Referans olarak sayabileceğiniz oyunlar var mı yerli ya da yabancı olarak?

Theodor Adorno, Wolfgang Borchert, Antonin Artaud ve Serol Teber’in metinlerinden etkilendiğimi söyleyebilirim. Anne Frank’ın Hatıra Defteri oyunumuzla da girift bir yapıya dönüştü.

Kapitalizm koşullarında hasara uğramış, aşınmış, dejenere ilişkiler içinde  kaybolmuş bireylerden söz edebiliriz. Kötü yaşamak iyi yaşamanın karşısında daha fazla bulaşıcıdır. Ve her alana hızla bulaşıyor. Tam bu noktaya bir ok atmayı hedefledik oyunla. Bunun için sahneleme biçimi, oyunculuk, kostüm vb araçlar geliştirmeye çalıştık.

Biçim ve sahneleme olarak oldukça özgün bir oyun Anne Frank’ın Hatıra Defteri”…

Anne Frank’ın doğal kalması onun çocuksuluğu ya da tarih yazıcılarının kostüm tercihi (toprağı ve doğumu temsil etmesi) gibi birçok göstergeden söz edebiliriz. Orta sınıfın açmazlarını, yaşadıkları çelişkileri ve bazen vicdan muhasebelerini de düşünürsek başka bir noktadan bir takım anlatım araçları oluşturmamıza götürdü bizi.

Faşizmi temsil eden alegorik tipler konusunda fazlasıyla bilinçli bir tercih ve tekrarlar olduğunu söyleyebilirim. Faşizm bu kadar bayağıdır, onu taşıyanlar gibi, bilmeden hizmet edenler gibi… Fazlasıyla sıradan (Adolf Eichman). Bunların yerine oyuna iki SS subayı koymak bize yakışmazdı. Faşizmle düşünsel bir diyaloğa giremezsiniz. İnsan en kolay etkileşime giren canlıdır. Hepimiz biliyor ve görüyoruz; ırkçılığın getirdiği kabalık ve sıradanlıkla mücadele edeyim derken kişinin kendisi de öyle davranıyor zaman zaman. Karşıt bir argüman getirmek yerine aynı hamaseti ve cehaleti görebiliyoruz. Tam bu noktada biz Anne Frank’ın çocuk yanıyla bugünün insanını hedefliyorduk.

Daha önce de ülkemizde uyarlanmıştı tiyatroya Anne Frank’ın Hatıra Defteri”… O oyunu görmüş müydünüz? O oyun ile sizin uyarlamanız arasında ne gibi farklar bulunuyor.

Evet, ülkemizde çok önceleri İstanbul Sahnesi olarak Mehmet Esatoğlu uyarlamış ve oynanmıştı. Oldukça başarılı bir çalışmaydı. Anne Frank’ın Hatıra Defteri Türkiye dışında da birçok defa tiyatroya uyarlanmış, hatta birkaç kez de filmi yapılmıştı. Diğer uyarlamalarda evde yaşayan aile bireyleri üzerinden bir anlatıma gidilmiş evde yaşananları birebir sahneye taşımışlardı. Oysa bizim metnimiz buradan çok daha uzak bir noktada duruyor. Biz Anne Frank’ın duyguları üzerine ve onun arka planına daha çok eğilmeyi amaçladık.

Müzik kullanımı yoğunluğu dramatik etkiyi hayli arttırmış durumda. Oyun için özel bir score mu yazıldı? Anne Frank’ın sololarında dahi altta bu minimal müziği duyuyoruz…

Cem Yarkın sahneleri tek tek izleyip ve uzun çalışmalar sonucunda oyun için müzikler besteledi. Sahnenin duygusuyla bir ortaklık yakaladığımızı düşünüyoruz. Kullanılan müzik ve oluşturulan danslar, anlatımı güçlendiren göstergelerin kapısını araladı. Anne Frank’ın duyguları ve yaşanan durumların altmetnini oluşturdu. Burada önemli olan oyunculukta oluşan göstergeleri saptarken, müziğin de bu göstergeleri besliyor oluşudur.

Merak ettiğim bir şey de şu; Anne Frank’ın soloları dahi çok müzikal ya da Brecht oyunlarındaki sahneyi kıran bir yapıda kurgulanmış…

Oyun, Anne Frank’ın gözünden hareketle kurmaca bir dünyada geçse de gerçeklik, günümüz gerçekliği ve insanlığının sorunudur. Hayatın ve bilincin peşinden sürüklenerek gerçekliği sorguluyoruz. Sorgulamak için performans, tiyatro ve mim sanatından besleniyoruz. Oyun; fragmanter yapıda ilerlerken birbirlerine bağlı durumlar yaratır fakat aksiyonu ilerletmez. Birtakım durumlar yaratırken cevaplar da üretir. Yaratılan durumlar insanlığa, dünyadaki bütün çatlakları, kırışıklıkları, yaraları, sefaleti tüm gerçekliğiyle gözler önüne serer. Düşünmeyi diskürsif bir biçimde ele alır.

Anne Frank’ın Hatıra Defteri”ni Kadıköy, Altkat Sanat’ta izleyebilirsiniz…

Uyarlayan ve Yöneten Müge Saut, Müzik Cem Yarkın, Işık Tasarımı Alev Topal Dekor ve Kostüm Altkat Sanat Reji Asistanı Gizem Özgün Derya Şener Diren Durgun, Öykü Orhan Işık Ses Altun Selcan Tekin Fotoğraf Ömer Öztürk

Oynayanlar Nevzat Süs Aydan Cömert Aybike Turan Selver Çavuş Özlet Ezgi Çelebi Beyza Candemir ve Müge Saut

ERCAN DALKILIÇ

*Bu Röportaj 21 Kasım 2019 Yurt gazetesinde yayınlanmıştır.

anne frankın hatıra defteri