Bu yıl Altkat Sanat Tiyatrosu’nun 5. Yılıydı. Beş yıl önce ilk olarak Richard Bach’ın yazdığı klasik eseri Martı Jonathan Livingston’ı çocuklar için sahneye taşırken tesadüfen seçilmemiş, Martı Jonathan, Altkat Sanat’ın üretme ve özgürleşme serüvenine bir ithaf niteliğindeydi. İkinci oyun “Su Çatlağını Bulur” Hrant Dink’in katledilmesiyle bir yüzleşme çabamızdı. Bu topraklarda yaşayan tüm halkların acılarını içimizde hissetmiyorsak sanat’tan söz etmenin de bir önemi kalmıyordu bizim için. Yolumuz uzundu ve serüven böyle başladı, ardından oyunlar oyunlar…
Bu yıl daha sezona başlamadan yaz aylarında madem beşinci yılınız diyerek Kadıköy’ün altyapı problemleri sel olup şamarını yapıştırmış olsa da bizlere, tiyatrolar Zümrüd-ü Anka kuşu gibidir ve küllerinden kendini yeniden var ederler. Dostlarımızın da desteğiyle selde karşılaştığımız zararı telafi ettik. Sezona oyunlarla değil tadilatla, boyayla, badanayla başladık diyebiliriz. Platon haklı “sanat ölümsüzlüğü arayanların işidir” diyerek(!) Artık Utnapiştim olarak sezona başlayabilirdik…
Böylece Altkat Sanat’ın beşinci yılı için hazırladığımız Müge Saut’un yönettiği Franz Kafka’nın ölümsüz eseri “Dönüşüm” ile sezona başladık. Artık bütün gün çalışmaktan bir böceğe dönüşen Gregor Samsa Kadıköy sokaklarındaydı. 50. Oyunu geçtik ve izleyicilerin büyük ilgisiyle karşılaştı oyun. Böceğe dönüşme metaforunu hakkıyla yerine getirdiğimizi düşünüyorduk ve bunun alkışını izleyicilerimizden aldık. Dönüşüm oyununda Gregor Samsa’yı canlandıran Erkan Akbulut 2. Üstün Akmen Tiyatro Ödülleri kapsamında “Teşvik” ve 22. Afife Jale Tiyatro Ödülleri “Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı” ödüllerine layık görüldü. Ayrıca Altkat Sanat Tiyatrosu Dönüşüm oyunuyla Ekin Yazın Dostları yılın tiyatro grubu ödülünü de aldı.
Önceki sezondan devam ettirdiğimiz Nâzım’ın “Sevdalı Bulut”u sezon ortasına kadar sürdü. Nâzımın sevdası, masalı ve şiirleriyle birleştirilmiş oyun da izleyicilerimizin beğenisiyle karşılaştı.
Ülke olarak pek aydınlık bir dönemden geçmiyoruz. Son 15 yılda yaşananlar bizlerin ne denli karanlığa gömüldüğümüzün bir kanıtı aslında. Bu düşünceden yola çıkarak “Kırkbir” isimli oyunumuzu sahnelemeye başladık. Oyun Ütopik bir evrende günümüzün izlerini bulmaya çalışır. Yok olmanın eşiğinde bir kadının son çığlığıdır; umudu, ülkesi, aşkı, ve çocuğu elinden alınmış bir isyan bayrağıdır ateşi. Boyutları ortadan kaldırılmış dünyanın kölesi olarak yaşamayı reddeden, sonuçları ne olursa olsun ayakta yok olmayı tercih eden bir kadının hikâyesidir en çok. Sadece kibrit ateşiyle aydınlanan bir sahnede geleceğin yolunu bulmaya çalıştık bu oyunla.
Bunun yanında kendi öğrencilerimizden kurduğumuz Altkat Sanat’ın alt-kadrosuyla, oyunculuklarını geliştirmek, kendilerini sınamasını sağlamak, sahne tecrübesi de kazanmaları adına tamamen bizlerin kontrolünde bir çocuk oyunu çıkarttık. Bertolt Brecht’in “Kafkas Tebeşir Dairesi”nden uyarladığımız “Tebeşir Dairesi” oyunumuz, oyuncular için bir laboratuvar niteliği de taşıdı. Oyun, emek verip çocuğu büyütenin mi yoksa onu doğuranın mı olmalıdır sorununu tartışıyordu. Çocuk izleyicilerimiz izlerken büyük keyif aldıklarını söyleyebiliriz.
Bütün bunların yanında Kadıköy’ün gözbebeği Kadıköy Tiyatroları Platformu’nun da bir üyesiyiz. Kadıköy’de tiyatro adına birlikte hareket eden ellinin üzerinde tiyatroda bu oluşumun birer parçası. Bu yıl 27 Mart Dünya Tiyatro Gününde gelenekselleştirdiğimiz üçüncü yürüyüşümüzü de gerçekleştirdik. Tiyatro adına baskıyı, sansürü, yasaklamaları Kadıköy halkına anlattık.
Platform ve Kadıköy Belediyesi ile işbirliği halinde Benim Komşum Tiyatro projesinin ikinci ayağına başladık. Bu bilinçli izleyici yetiştirme projesine Kadıköy halkı geçtiğimiz dönem olduğu gibi yine ilgi gösterdi. Benim Komşum Tiyatro çalışmasına katılanlar tiyatronun tüm özelliklerini öğrenirken, dramaturgi, reji, dekor, ışık, kostüm gibi etmenlerin kullanım biçimlerini de öğrenerek, izledikleri oyunlardan daha fazla haz almalarını sağlamak amacındayız. Bunun iki tür faydası olacağını düşünmekteyiz: Birincisi Anlatımlarımızın izleyiciye doğru biçimde geçmesi, ikincisi izleyicinin eleştirel bakışı tiyatro üreticilerinin niteliklerini yükseltmeleri.
Hayatın bizlere, tiyatroculara sunduğu yol, dar patikalarla doludur. Karşımıza çıkan zorlukları çoğu zaman kendimiz çözmek durumundayız. Ödeneksiz tiyatrolar olarak bizler, kendi varlığımızı gerçekleştirmek adına bu patikalarda duruşumuzdan da bir şey kaybetmeden yol almak zorundayız. Mutsuz değiliz! Bu yaratma, var etme çabası içinde mutsuz olmaya ne hakkımız var ne de zamanımız var. Patika uzun bir yol; yol’da kaybolmamak umuduyla…